Hasluck, F.W. The Levantine Coinage, The Numismatic Chronicle

 Osmanlı İmparatorluğu’nda ufaklık olarak değerlendirilebiliecek (gümüş)  paralardan birisi de, Sigismund III of Poland (1587-1632) dönemide basılan ve  muhtemelen 17. Yüzyıl sonlarında Almanlar tarafından ayarı düşürülerek (base  currency) ve Georg Wilhelm of Brandenburg adına taklitleri piyasaya sürülen roup sikkeleri. Bu paralar standart olarak talerin çeyreği niteliğinde. (s. 53) 

* Osmanlı kıyı kentlerinde yerleşen ve Bab-ı Ali’den alınan imtiyazlarla her biri  kendi hükümetinin himayesine giren “aracı” rolündeki yabancılar, kendi ticaret  faaliyetleri için daha elverişli olması nedeniyle Batı sikkelerini, “supplemantary” para  olarak kullanıyor ve tedavüle sokuyorlar. Yabancıları buna icbar eden nedenlerin  başında Osmanlı devletinin para konusundaki kayıtsızlığı/ihmalkârlığı (remistness)  geliyor. Bu kayıtsızlık/ihmalkârlık nedeniyle, paralarda kullanılan madenin kalitesi son  derece kötü ve istikrarsız (fluctuating). Ayrıca ülkedeki ticaret faaliyetleri için  lüzumlu olan tedavüldeki para miktarı ve para birimleri de (denominations) yetersiz.  (s. 40) 

* Tağşiş (debasement) eskiden beri bilinen iki usulden birisiyle yapılıyor:  Hazine iyi parayı belirli bir primle kabul ediyor, daha sonra da alaşımını değiştirerek  tekrardan basıyor. Bu durumda elde edilen kazancın bir kısmı hazineye giriyor. (Bu  yolla) eyaletlerdeki paşaların gizli darphaneleri (mint), başları/efendileri için para  basıyor. Hammer’e göre (vii. 235) tağşiş (debasement), Yahudiler Türk maliyesini ele  geçirdikten sonra başlamış. (s. 40) 

* Yabancıların ilave Batı paralarını kullanmalarına yol açan sebeplerden bir  tanesi de, paraların üzerlerindeki yazıların Arap harfleriyle yazılması [Hammer’e  (L’Emp. Ott., tr. Hellert, 1838, xii, 408) göre sikkelerin üzerine vurulan tuğra ilk  olarak 1657 yılında kullanılmış] ve bunun paraların birbirinden ayırt edilmesini  zorlaştırması. (s. 41) 

* Hammer’e göre Yavuz Sultan Selim’in tahta çıkışından (1512) Sarı Selim’in  vefatına (1566-74) kadar altın sikkelerde Venedik ve Macar dükaları esas alınıyor ve  rayiçleri 60 akçe. Halbuki 1432 yılı itibarıyla 1 “altoon” 50 akçe = 1 düka. Ancak aynı  esnada, rayici 6 livres olan écu’lerle aynı olan daha küçük altın sikkeler ve rayici 50  akçe oaln coronatus da tedavülde. Halbuki Pifegetta (1568), bu altını sultani olarak  adlandırıyor. 1657’de toghrali basılana kadar, başkaları da altın sikke için sultani adına  atıfta bulunmuşlar. (s. 43) 

* Hammer’e göre 16. yüzyıl sonlarındaki Fars savaşlarına kadar 1 akçe = 1/60  altın. 1600’de 1/180 olmuş. (s. 44)

* Lane-Poole’a göre para ilk olarak 1650’lerde ortaya çıkmış ve başlangıçtaki  değeri ¼ guruşmuş. Ancak daha 16. yy. sonlarında rayicinin 3 akçe olduğu da ifade  ediliyor. 17. yy.’daki durum şu şekildeymiş (s. 45):  

1600: 1 maidin or para = 3 bad /2 good aspers  

1670: 1 para = 3 bad /2 good aspers 

1656: 1 maidin = 2,5 aspers 

1670: 1 para = 4 aspers 

1680: 1 maidin = 4 aspers 

* Ghuroosh, Hammere göre (vii. 410) ilk olarak 1512 yılı için zikredilmiş. Bir  Türk sikkesi olarak ilk defa II. Süleyman (1687-91) zamanında ve 6 dirhem olarak  basılıyor. İlk kuruşlar aslanlı “dollar”larında biraz küçültülmüş ve yeniden basılmış hali  (s. 45).  

1743-1764 arası rayici 2 s. 6 d. English olarak sabit 

1785’de 2 s. 1 d. 

1805’de 1 s. 7 d. 

1809’da 1 s. 4 d. 

1811’de (bullion value) 1 s. 1 1/3 d.  

1829’da 2-7 d. (approximately) 

1844’de (Mecidiye basılmazdan evvel) 2 d.  

* Yabancı tüccarlar daha istikrarlı standartlara sahip paralara ihtiyaç duyuyor  ve bu paralar da Venedik, İspanya, Avusturya ve Almanya, Polonya ve Hollanda’dan  ithal ediliyor. Bunlar arasında Fransız sikkelerinin nedreti, Fransa ile yapılan ticaretin  hacmi hesaba katıldığında, dikkat çekiyor. İngiliz paralarının olmamasını izah etmek  kolay zira “bullion” ihracını yasaklayan kanunları var. İngiliz Levant Kumpanyası  önceleri, gelip-geçerken (alış-veriş yoluyla) temin ettiği İspanyol sikkelerini  kullanmış; ancak daha sonra neredeyse istisnasız olarak Hollanda paralarını tercih  etmiş. (s. 46)  

* The Anon. and Kootwyck’e göre  

1600’da: Türkish sequin, Venedik ve Macar dükaları ve Fransız ve İspanyol  ekülerinin rayici aynı: 7 s. 6 d. English veya 180 akçe (s. 47) 

* 16. Yüzyılın ilk yarısında Avrupa’da Joachimsthaler prototipinde ortaya çıkan  iri gümüş sikkelerin (dollar), 16. yüzyılın ikinci yarısında (1579’da) Türkiye’de de  görüldüğü ve yüzyıl sonlarında moda olduğu bilgisi aktarılıyor. (s. 49) 

* Leunclavius’a göre, Joachimsthaler prototipinde basılan sikkeler, Türkiye’de  ödemelerde veznine dahi bakmadan (without weighing) derhal ve yüksek fiyatla kabul  ediliyorlar. Bu durum özellikle de Avusturya ve Sakson “dollar”ları için geçerli. (s. 49)  (Ancak) Bunlar arasında, saf gümüş içeren, ancak kaba şekilde basılan ve bu nedenle  kırpmalara/kırkmalara yol açan 8’lik Seville ve Mexico piastre’ları (reals) da yer 

alıyor. Tavernier’e göre Sevil riyalleri Meksika riyallerinden biraz daha iyi. (s. 49)  Belki kaba şekilde basılmaları ve kırkma/kırkmaya açık olmaları, belki de Hollanda’nın  Levant ile ticaretinin artmasına bağlı olarak, Hollanda’nın aslan “dollar”ları hesap  parası olarak İspanyol sikklerinin yerini alıyor. (s. 49) Na’ima’ya göre (Annals, Or. Tr.  Fund, 1832, p. 354) Polonya kralı ile 1603’te yapılan anlaşmadan sonra aslanlı  “dollar”ın, 8’lik ile aynı rayiçte işlem görmesine izin verilmiş (s. 49)  

* Neticede, “dollar”lar arasında, oldukça istikrarlı bir pariteye (ratio) sahip  üçlü bir standart ortaya çıkıyor:1 ) Eski 8’lik “piastro”lar (beyaz grouch?); 2) “the  Rix-dollar proper” (kara grouch); 3) “The Lion dollar” (Arslan grouch). (s. 50) 

* Kootwyck’e göre bütün “dollar”ların rayici 65 maidins (195 akçe) olarak  sabitleniyor ancak bunlar içinde vezni ve ayarı (heavier and finer sorts) yüksek olanlar  daha yüksek rayiçle (at a premium) kabul edilip eritiliyor, ve anlaşıldığına göre  aralarında en değerli olanı 8’likler. “Aslan”lının (the Lion) standart haline gelmesi  külliyetli miktarlarda ithal edilmesiyle alâkalı. “Lion” talerlerin 17. yüzyıl sonlarındaki  kur rayici (exchange rate) 4s. 6d. ile 5 s. arasında değişiyor. Anlaşılıyor ki, genel  olarak (for rough purposes) “dollar” kategorisindeki bir sikkenin kuru (rate) “ducat”  kategorisindeki altın sikkelerin 2/3’ü kadar. Bu ikisinin yaklaşık olarak değeri de,  “dolar” için 6 s., “ducat” için 9 s. Hammer’e göre (vii. 26) “ducat” ile “German crown”  arasında oran 2:3; “Lion dollar”lar sıkı pazarlıklara sahne oluyormuş. Bargrave’e göre  (Mundy, p. 215) 1652 yılında 22 £ için 100 $ teklif edilebiliyor. 1666 yılında  İngilizlerin bütün ödemeleri o dönemde cari aslan “dollar”larla yapılıyormuş (Pearson,  p. 52) (s. 50) 

* “Dollar”lar arasında ayrı bir başlığı, İmparatorluğuu ve arşidüklerlerin  “thaler”leri, özellikle de Tyrol ve Saxony’de basılan, külliyetli miktarda bulunabilen ve  hepsi Leunclavius tarafından zikredilenler için açmak gerekiyor. (s. 50) Ancak  Salzburg “archbishop”ları adına basılan ve yüzey hatları ve şekli gayet iyi olan (good  fabric and fixed type) “thalers” ile Brandenburg “thalers” de bahse değer. Bunların  taklitleri İtalya’da Tassaroo, Correggio, Desana, Florence, Mantua, Messerano ve  Modena basılıyor. Modena’dakilerin Levant’a göndermek üzre basıldığından da şüphe  yok. Buna mukabil, Venedik’in gümüş “düka”ları ve Medici’lerin Pisa “scudi”leri hariç,  İtalyan “tallari”lerine rastlamak zor. (Yazar Cenova “scudi”lerini Levant’ta hiç  görmemiş mesela) Bununla birlikte, 1689-1714 arasındaki istila nedeniyle olsa gerek,  Venedik dükaları Yunanistan’da biraz daha yaygınca. (s. 49)  

* Vezni 8’lik ile aynı ancak ayarı biraz daha düşük olan “aslan” sikkeleri  Hollanda’da ilk olarak 1575’te basılıyor ve tasarımı değişmeden 100 yıl boyunca  basılmaya devam ediyor (s. 51). Tip olarak “Joachimsthaler”in modifiye edilmiş hali.  Bir yüzünde Hollanda şiltini tutan bir adam, diğer yüzünde “aslan” resmi var. İlk  basılanlar “in a collar” dikkatle basılmış. (s. 51) “Aslan” talerlerin Türkiye’de popüler 

olduğu dönemle ilgili olarak Kootwyck, 16. Yüzyıl sonlarında Venedik, Alman, İspanyol  ve Hollanda menşe’lilerin de içinde olduğu bütün Avrupa talerlerinin eşit kabul  edildiğini (assessed), bu durumun da standardı daha düşük olan Hollanda talerlerinin  ithalini teşvik ettiğini ifade ediyormuş. Ancak 1669 yılı, yaşanan bir para krizini aşmak  için külliyetli miktarlarda basılmalarıyla nedeniyle, “aslan” talerler için bir dönüm  noktası oluyor. 17. Yüzyılda hem Hollanda, hem de Engiliz tüccarlarına (factories)  ödemeler “aslan” talerleri ile yapılıyor. (s. 51). 18. yüzyıl ortalarında Ragusalıların eli  altında bolca bulunuyor ve 19. yüzyıl başlarında bile hala tedavülü devam ediyor. Ancak  19. yüzyıla gelindiğinde artık hesap parası olarak yeni 8’likler veya “collonato”, aslan  talerlerin yerini almış halde (s. 51-52).  

* “Aslan” talerlerin sahteleri (forged) yaygın (s. 52). Muhtemelen Levant’ta  kullanılmak üzere ve Modena’lı İtalyan prensesleri Sabbioneta ve Correggioo adına,  adi maden (base metal) üzerine de basılmış. Bir de üzerinde kükreyen aslan resmi olan  Venedik koloni sikkesi var, ancak muhtemelen bu pek başarılı bir teşebbüs değil zira  Venedik (aslan) sikkelerine pek rastlanmıyor. (s. 52) 

* “Aslan” talerleri yerlerini (daha sonra) Maria Theresia “thaler”leri ve “pillar  dollar” veya yeni 8’liklere bırakıyor (s. 53). Hammer (Hist. de l’Emp. Ott., Paris, 1839,  xvi. 404) Maria Theresia “thaler”lerini “Regina, Karagrousch”; yeni 8’lik veya “pillar  dolar”ları da “direkli” olarak adlandırıyormuş. Bunlardan ikincisinin  taklitleri/benzerleri (imitators) yok. Arabistan ve Habeşistan ticaeti için basılmaya  devam ilki ise, daha evvelki Maria Theresia sikkelerine oldukça fazla benzetilen ve  üzerinde bir kadın başı bulunan Venedik ve Dubrovnik (Ragusan) “scudi”lerin  rekabetine eden az da olsa maruz kalıyor. (s. 52) 

* Talerin alt birimleri olduğu gibi, talerlerin altında konumlanan muhtelif  paralar da (currencies) bulunuyor. (s. 53) İspanyol “piastre”lara sık rastlanıyor, Saxon  menşe’lilere ise daha nadir. Avusturya (piastre’ları) da yaygın, ve hatta 17. yüzyıl  boyunca Avrupa’daki diğer (muadillerinden) daha itina ile basılıyorlar. Daha geç dönem  (Maria Theresia ve Francis Joseph I) 20’likleri (“twenty-kreutzer pieces”), nispeten  geç dönemlere kadar tedavülde kalıyor (s. 53) 

* Dğer bir standart sikke, Polonya kralı III. Sigismund tarafından bastırılan  çeyrek dolarlık “roup”lar. Bunların, muhtemelen yüzyıl sonlarında Almanlar tarafından  taklitleri yapılmış Brandenburg’lu Georg Wilhelm adına adi maden üzerine basılmış. (s.  53) 

Venedik gümüş dükalarının alt birimlerine nispeten nadir rastlanıyor, aynı  şekilde daha erken devirlere ait olan yarım aslanlı dolarlara (“half-dollars with the  lion”) da öyle. (s. 53) Ancak İmparatorluğun Emden, Deventer, Campen, Zwolle ve  Oldenburg şehirlerinde basılan 18 stuiver’lik sikkeler (pieces) hem daha bol, hem de  sahteleri yapılıyor (forged). (s. 53) Bu sikke, “zolota” ile çok karıştırılıyormuş (s. 54) 

Hammer (op.cit., xii, p. 408) hem aslanlı taleri, hem de zolotayı “Turkish coin” olarak  kabul ediyormuş. Zolota için verdiği değer de 35 pareymiş. (s. 54) * Zolota’nın Slav kökenli bir para olduğu ve üç çeyrek anlamına gelidği kabul  ediliyor. Schmieder’ın eserinde (Handwörterbuch der ges. Münzkunde, s.v. zlotus) “a  Polish piece of four groschen” ifadesi yer alıyormuş. 17. yüzyıl sonlarında rayici  aslanlı talerin 2/3’ü. Ancak 1718’de Vezir İbrahim paşa’nın bastığı yeni kuruş (piastre), 120 “asper”lik orjinal “piastre”ı ile aynı pariteye (same relation) sahip ve  aslanlıya nispet olunuyor. 80 “asper”lik bu yeni sikke sikke, yabancı sikke ile aynı adı  taşıyor ve aynı değere sahip. (s. 54) 

* Açıklaması biraz zor olsa da, muhtemelen düzgün yüzey hatları (superior  fabric) [fabric: surface texture of the coin; characteristics of the surface of the  coin] nedeniyle, Charles of Lorraine’in “testoon”larına da Levant’ta sıkça rastlanıyor  ve hatta Modena Dükü Francesco II d’Esta tarafından bir Levant parası olarak  bastırılan “bolognina”lar arasına kopyalanıyor. (s. 54) 

* 17. Yüzyılın ikinci yarısında Türk pazarının sahte (fraudulent) Avrupa  paralarının istilasına uğraması, bolca belgelendirilebilen bir hadise. (s. 54-55) XIV.  Louis zamanında, kraliyet darphaneleri gümüş “écüs”leri alt birimleri olan yarım,  çeyrek ve 1/12’liklerini seri halinde basıyor. Bunların hepsinin formu aynı: Ön yüzde  kralın başı ve ünvanı, arka yüzünde de, tepesine taç oturtulmuş, üzerinde Fransız  armasının zambakları olan kalkan resmi var. Etrafındaki yazı da “Sit nomen Domini  benedictum”. Ancak yazar, 1/12’likler hariç, bunlardan hiç birine Levant’ta  rastlamamış. (s. 55) Bu serinin 1/12’lik ve 5’likleri (five-sous piece), Levant  piyasasında ve genel olarak Türkiye’de ciddi bir mali buhrana yol açma  ihtimali/potansieyeli gösteriyor (s. 56). Bunlar “luigino”, “ottovo”, “ottavetto”, “real”  veya (Türkler arasında) “temin” olarak adlandırılıyor. (s. 56) 

1656 yılında İzmir’de bir Fransız tüccar veya denizci tarafından “luigini” ile  ödeme yapıldığı bildirilmiş. Kabul edilirken de, muhtemelen üzerinde yazılı nominal  değer (face value) olan “5 sous” veya 1/12 ekü (twelve to the écu) esas alınmış olmalı.  Buradaki “écu” ile kastedilen, bu dönemde Levant’ta standart taler-birimi (“dollar 

currency”) olan ağır 8’likler veya 8 real’lik İspanyol talerleri. Türkler, özellikle de  kadınları, sikkelerin pürüzsüz yüzey hatları ve şıklığından (prettiness and neat fabric)  o kadar etkileniyorlar ki, bunları alırken 1/8, hatta 1/6 “écu” üzerinden ödeme  yapmayı kabul ediyorlar. Bu durumda sikkeleri ellerinden çıkaranların kârları % 50- 

100’den aşağı düşmüyor. Fransızlar da, bu sikkeleri daha külliyetli miktarlarda  getirmeye başlıyorlar. Ancak tabiatıyla, Türkiye ile yapılan ticarette yer alan diğer  milletler Fransızlar’ın bu kadar yüksek oranlarda kâr etmesinden şikâyetçi oluyorlar  ve (bu nedenle) sikkelerin belirlenen rayiçlerle tedavül etmesi sağlanıyor. (s. 56) Bu  hamleye Fransızların verdiği cevap da, vezni ve yüzey hatları (fabric) değişmeyen, 

ancak alaşım oranı arttırılan paraları devreye sokmak. (s. 57) Fransızların bunu  başarabilmek için işbirliği yaptığı ve darphanelerini kulandığı bazı feodal lordlar (local  potentate) arasında Dombes ve Orange prensesleri yer alıyor. [Tavernier bu tarihlerde  Avignon’da “papal states” tarafından darp edilen ancak pek sürümü olmayan “luigini”lerden de  bahsediyormuş. British Museum’da da 1659, 1660, 1662, 1665, 1663 baskılı örnekler varmış.  Serafini (Medagliere Vaticano, 1912, ii, p. 296 f.) 1663 ve 1666 yıllarına ait sikkelere atıfta  bulunuyormuş]. Bu yolla basılan ilk sikkelerin standartları yüksek (8 ounce ayarında) ve  (Levant pazarında) hemen popular oluyorlar. (s. 57) 

Rekabet ve hırs, çok geçmeden maden standardının düşürülmesine yol açıyor.  Daha 1659’da yılında Levant Kumpanyası Livorna’daki konsolosundan, Toskana Grand  Dükü’ne Monaco’da basılan sahte (falsified) “luigini”leri şikâyet etmesini istiyor ve  bununla ilgili olarak da Hollandalılar bu tür sikkeleri Amsterdam’da basmakla  (fabricate) suçlanıyor. [İstnabul’daki büyükelçi Sir J. Beyndysh ve İzmir ve Halep’teki  konsoloslara gönderilen bir mektup (Letter-Books of Levant Company, 26 March, 1659) bu  konu ile ilgiliymiş](s. 57) Ancak yazarın bildiği tek “Dutch luigino”su Zwolle’de  basılanlar. (s. 58)  

1660’larda, Monaco, Cenova, Floransa vb. İtalyan darphanelerinde “luigino”  sikkeleri yoğun olarak basılıyor, ancak yüzyıl sonlarında, ayarı iyice düşürülen  sikkeleri daha fazla basan Cenova sikkeleri daha fazla öne çıkıyor. (s. 58) Bu ticareti  başlatanlar Fransızlar olarak değerlendirilirse de, Hollandalılar ve Cenevizliler de bu  faaliyetlerin içerisindeler. (s. 58) 

“Luigini”lerin standardı yıldan yıla kötüleşmiş. Rycaut’un aktardığına göre  (History of the Turkish Empire, London 1687, iii. p. 210), üzerinde, “Frenk  tüccarları”nın anladığı ancak Türklerin anlamadığı “Bonitatis unciarum sex” (“six  ounce” ayarında) ifadesi bir müddet sonra yerini “bonitatis unciarum quinque” (“five  ounce” ayarında) ifadesine; ve ardından/sırasıyla “bonitatis unciarum quatuor” (“four  ounce” ayarında) ve hatta “trium” (üç ounce ayarında) ifadelerine bırakmış. İşin  doğrusu, bazı durumlarda latince ifadelerin (legend) yanına sikkenin ayarını gösteren  Arap rakamları da konuluyor. Ancak Türk halkı “aldatılmamaya” direniyor (adeta).  Gümrük memurları bu sikkelerin içeri sokulması/tedavülü (let in) için rüşvet alabiliyor;  (Mesela) Hanya önlerindeki birlikler ödemelerin başka bir parayla yapılmasına karşı  çıkmışlar. Zamanla imparatorluğun tamamı bu düşük ayarlı paralarla dolmuş; geriye  kalan tam ayarlıları satın alınıp, İtalya’da düşük ayarlı “luigini” olarak tekrar basılmış ve tekrar ülkeye sokulmuş. (s. 59) 

Bunun Avrupa’ya bakan bir tarafı da var. Türk malları bütün Hıristiyan  dünyasını istila ediyor, fiyatlar düşüyor ve ucuzluyor, işini dürüst ve eski legal yollarla  tüccarlar kazançtan mahrum kalmışlar. (s. 59) Livorna’da ve İtalya’nın diğer  yerlerinde, ülkenin gümüş (sikke) ve külçelerinin, Türkiye’ye gönderilmesi ve çabuk  bozulan dayanıksız mallarla değiştirilmesi planlanan düşük ayarlı paralar (make a 

composition with baser Metals) için eritildiğinden şikayetçi olunmaya başlanmış. (s.  60) 1667’de Paradaki sahteciliğin (fraud) yaygınlaştığı farkedilir olmuş. [Aslında  Olivieri’ye göre (No. xx) düşük ayarlı “luigini”lere hem Avrupa’da, hem de Türkiye’de el  konulmaya başlanması 1667’den önceye gidiyor ve hatta, her ne kadar orjinal standartları  olan “11 ounce” ayarıyla basılanlar İzmir, İstanbul ve Kıbrıs’ta kabul görüyorsalar da, 1667’ye  gelindiğinde durağanlaşmaya başlıyor ve Fransa ve Massa mahreçli olanların kabulü  zorlaşıyor]. 1667’de, bu faaliyette (traffic) yer almadıkları herkesçe bilinen İngiliz  tüccarları, “luigini”yi boykot ediyorlar ve bu nedenle “luigini”nin fiyatı birde 1/14 ve  1/20 dolara düşüyor. Türk yetkililer de, bu paraların ithalini engellemek çeşitli  adımlar atıyorlar ve tedavüldeki paraların rayiçlerine yeni düzenlemeler getiriyorlar  (tariff the coins). İskelelerde çok sayıda kargoya el konulurken, bu çirkin  spekülasyona yatırım yapan çok sayıda tüccar da iflas ediyor. (s. 60) 

Kraliyet darphanelerinde basılan orjinal Fransız “luigini”sinin tarifi 5 “sous”,  ancak Dombes, Monaco, Floransa ve belki de Massa’da basılanlarınki 4 “souls”; ancak  bu bile hâlâ tolere edilebilir bir ayar (alloy) olarak değerlendiriliyor. (s. 60)  

* Bahsedilen dönem itibarıyla “luigini”, belli başlı Avrupa mallarının (staples)  ticaretiyle sınırlı lokal bir sirkülasyon meselesi olmaktan çıkıyor ve hazineyi doğrudan  etkilemeye başlıyor (s. 61); zira ödemelerin İspanyol sikkesi veya Hollanda’nın “aslan”  dolarları gibi “iyi” para ile yapılmasını isteyen vergi tahsildarları (mültezimler), bunun  zorlaştığını zira “luigini”nin imparatorluğun yegâne parası (sole currency) haline  geldiğini farkediyorlar. Vergi borçlarını düşük ayarlı parayla yapan müflislerin hapse  atılması isyanlara yol açıyor. Bursa ve Ankara’da halkın öfkesi, görevlilerden  bazılarının kellesi alınmadan dinmiyor. Bunun bir anlamı da, yetkililerin ve hükümetin  bu parayı kabul etmesi veya kullananlara göz yumması. Yıllardan beri bu para bilindiği  ve kullanılageldiği için de, halkın son yaptığı ödemelerde kabul edilmesi bekleniyor.  Sonuçta, 1669 yılına gelindiğinde, devlet cesur bir adım atıyor ve ülke içerisindeki  bütün “luigini”lerin toplatılıp yeniden basılmasına karar veriyor; ellerindeki parayı  darphanelere getirenlerin zararını da üstleniyor. (s. 61)  

* “Luigini”lerin yüksek ayarlı (better sort) olanları (en azından eyaletlerde)  tedavülde kalıyor ve 18. Yüzyıl ortalarına kadar adları zikredilmeye devam ediyor. [E.  Browne (Travels, ed. 1685, p. 39) 1669’da Teselya’da mebzul olduğunu; Guilletière (Athèns,  pp. 83) 1669’da Atina merkezinde kullanılmadığı ancak dışında geçtiğini; Wheler (Voyage, pp.  72, 303) 1675-76’da Tenedos’da, Greece’de heryerde mebzul olduğunu ve değerinin de “5 d.  English” olduğunu; Grelot da (Voyage, p. 166) 1675-76 yılları için aynı şeyleri; Randolph  (Archipelago, pp. 73, 86) Candia’da görüldüğünü ve değerinin 5 d. civarında olduğunu; Lucas  (Voy. au Levant, i, 199) 1699’da Suriye’de görüldüğünü; yine Lucas (Voyage dans la Grèce, i.  267) 1705’te Adana’da rastlandığını; Pococke (Descr. Of the E. ii. 235) 1739’da Kıbrıs’ta  kullanıldığını ve 22 tanesinin 3 s. olduğunu aktarıyor] (s. 62)

* Luigini’lerin piyasadan çekilmesi ve eritilmesi, para darlığına yol açıyor ve  sonuçta bu darlık Hollandalıların “aslan” dolarlarını daha külliyetli miktarda ithali ile  gideriliyor. (s. 62) 

* “Luigini” ile ilgili durum, diğer paralarda da yaşanmış. 19. Yüzyılın ilk yarısında  “beşlik”lerin de sahteleri Avrupa’da basılmış ve Türk piyasasına külliyetli miktarlarda  sokulmuş [F. Hervé, Residence in Turkey, 1837, i. 38; Ninet in H.E.J. Stanley, The East and  the West, p. 70; cf. C. White, Constantinople, ii. 33] (s. 63) 

* Luigini’nin Türk dünyasında bu kadar rağbet görmesinin nedenleri arasında,  “illiteracy” bir faktör olarak görülebilirmiş; zira okuma-yazma bilmeyen toplumlarda  sikkenin üzerinde yazıya değil sikkenin “typ”ine bakılıyor. (s. 63) Venedik “sequin”leri  bu konuda iyi bir örnekmiş; yeknesak şekli (typ) ile basılarak yüzyıllar boyunca  tedavülde kalıyor. “luigino”nun dezavantajı, sadece ayarının (standardı) muhafaza  edilememesi. (s. 63) 

* Venedik sikkelerinin “typ”iyle ilgili olarak, ön yüzündeki figürlerin “Grekler”  tarafından “Helena” ve “Constantine”e benzetildiği ve bunun paraya gizemli hava verip  değerini yükselttiğini (gave the coin a superstititous value as a charm); daha sonra  da bu algının/mirasın Müslümanlara intikal ettiğini düşünmek mümkünmüş. (s. 63) Bu  batıl yaklaşım, ayarının düşük olmasına rağmen tedavül edebilen “luigini” için de  geçerli olabilirmiş. “Luigini”lerin piyasayı istila ettiği dönem boyunca Hanya (Girit)  kuşatması devam ediyormuş. (s. 64) Tavernier’in, Girit kuşatması sırasında askeri  birliklerin kendilerine ödemelerin bu parayla yapılmasında ısrarcı olduklarını; bu  hadisenin devletin zorlu para trafiğini kontrol altına almasına katkı yaptığını; ve  paranın tedavülünün yasaklandığı sırada da Hanya’nın düştüğünü aktardığına bakılacak  olursa, “luigini”lerin “uğurlu” para olarak değerlendirilmiş olmaları ihtimal  dahilindeymiş. (s. 64) 

* Türklerin bu paraya neden “temin” [kayıtlarda “temin”, “timmin”, “temeen” vs.  olarak geçiyor. Ottavo, yani 1/8 anlamına gelen “sümün” ile aynı şey] dedikleri tam olarak  belli değil. Sikkenin arka yüzündeki görünüşten mülhem bu adın verilmesi muhtemel  olabilirmiş. (s. 64)


Yorumlar