İBRÂHİM HAMDİ ATLAS

İSLAM ANSİKLOPEDİSİ


İbrâhim Hamdi’nin şöhreti Atlas adlı coğrafya kitabından gelir. İki cilt olarak telif edilen eserin sadece II. cildi bugün elde mevcuttur . İlk cildi ve dolayısıyla dîbâcesi olmadığından eserin ismi de bir süre meçhul kalmıştır. Karaçon İmre tarafından “coğrafyaya dair bir kitap” şeklinde bahsedilen eserin adının Atlas olduğunu ilk defa, muhtemelen kitabın tamamını görmüş olan Bursalı Mehmed Tâhir kaydetmiştir. Nitekim eser üzerinde ilk çalışmayı yapan Talat Mümtaz Yaman da kullandığı nüshanın iç kapağında, daha sonra yazıldığı anlaşılan “Atlas-ı İbrâhim Hamdi Efendi, 1163” kaydının bulunduğunu belirtmektedir.


Atlas’ın telif tarihi için farklı görüşler ileri sürülmüştür. Talat Mümtaz Yaman’ın kullandığı nüshada müellif çeşitli yerlerde eserinin yazım tarihini vermekteyse de bu tarih (8 Şubat, 3 Mart 1750), (26 Ekim 1750) şeklinde farklılıklar arzetmektedir. Yaman da I. cildi üzerinde yaptığı tesbitlere dayanarak Atlas’ın (1729-1749) yılları arasında yazılmış olduğunu belirtmektedir. Bu değişik tarihler aslında ilgili bölümlerin kaleme alındığı zamana dair olsa gerektir. Bundan da Atlas’ın temize çekilmeyip müsvedde halinde kaldığı sonucu çıkarılabilir. Nitekim II. cildin müellif tarafından gözden geçirilerek tashih edilmiş olması da bu kanaati doğrular gibidir. Burada ta‘lik hatla görülen “mükerrerdir, minhu, sah, tasdîk” gibi düzeltmelerle ilgili geleneksel ifadelerin bizzat müellife ait olduğu kesindir. Zira Hotin Kalesi’nin tamiriyle ilgili kısmın metinde nereye gireceği gösterilerek, “Ta‘lik yazısını taşa resm edip târîhini bu fakir on iki beyit kadar inşad ve taşa hakk ve tezhîbi dahi bizimdir” denilmiş, sonuna da “sah” konulmuştur. Bu tür ilâveler eserin başka yerlerinde de bulunmaktadır . Müellife ait son telif tarihi (2 Aralık 1762) olup burada zelzele sonucunda yıkılan Edirne Murâdiye Camii’nin tamiriyle ilgili olarak padişah fermanı ve sadrazam mektubunun sâdır olması hakkında bilgi vardır . Eserde “tasdîk” ile başlayan ve okunaklı bir nesih hatla yazılan ilâvelerin ise geç tarihli olduğu ve eseri temellük eden biri tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.


Muhteva bakımından Atlas önceki Osmanlı coğrafyacılarının eserleri gibi arzın tarifi, hareketleri ve astronomi hakkında bilgilerle başlamaktadır. I. ciltte Anadolu şehirleri, II. ciltte Afrika, Avrupa ve Amerika kıtalarının şehirleri hakkında mâlûmat verilmektedir. Şehirlerin adları, enlem ve boylam daireleriyle bulundukları iklim belirtildikten sonra coğrafî tavsiflerine geçilmiş, bu arada bazı folklorik bilgilerle dağlar, nehirler, göller ve denizler gibi yeryüzü şekillerinden de söz edilmiştir. Ancak eserde üst ve alt başlıklardaki tenâsübü gösterecek şekilde belli bir terminolojinin kullanılmadığı, tertibinin de bozuk olduğu görülmektedir.


Atlas’ın I. cildi yakın zamana kadar Târîh-i Osmânî Encümeni üyelerinden Ahmed Tevhid Bey’in özel kütüphanesinde iken 1934 yılında onun tarafından Talat Mümtaz Yaman’a hediye edilmiştir. Yaman elindeki nüshayı başı ve sonu noksan, 346 varaktan ibaret, güzel bir nesihle yazılmış olarak tavsif etmektedir. Fakat 1942’de Kastamonu’da çıkan yangında Yaman’ın kütüphanesi, bu arada Atlas’ın I. cildi de yanmıştır . Eserin II. cildi Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır . İlk satırının, “... olup lisanların tekellüm ederler” şeklinde başlaması II. cildinin baş tarafının da eksik olabileceğini düşündürmektedir. Daha ileride de eksiklikler vardır. Fakat bu cilt sonu itibariyle tam olup ta‘lik hattıyla 509 varaktır.


Eserin önemli bir kısmı, müellifin gerçekleştirdiği seyahatleri sırasındaki gözlemlerine dayanmaktadır. Nitekim memleketi ve yöresiyle Tımışvar ve Hotin tarafları başta olmak üzere birçok Rumeli şehri, Lehistan’da yaşayan Tatar oymağı Lipkalar ve İstanbul’a dair verilen bilgiler orijinal olup İbrâhim Hamdi’nin gözlemlerini yansıtmaktadır. Müellif gidemediği yerler için şifahî ve yazılı kaynaklara başvurmuştur. Ancak eserin asıl önemli kısmı yazılı kaynaklara dayanmaktadır. En çok kullandığı eser de Kâtib Çelebi’nin Cihannümâ’sıdır. İki eser arasındaki benzerlik o derecededir ki Talat Mümtaz Yaman Atlas’ı Cihannümâ’nın ilâveli nüshası olarak nitelemekte, bu hükmünü teyit için de her iki eseri karşılaştırmaktadır. Bununla birlikte Yaman, Atlas’ta müellifin memleketi ve yöresiyle ilgili olarak Cihannümâ’dan farklı bilgilere dikkat çekmiş ve bunları yayımlamıştır. Bir başka araştırmacı ise Yaman’ın verdiği bilgilere dayanarak I. cildin, Müteferrika neşri Cihannümâ’daki Ebû Bekir b. Behrâm ed-Dımaşkī’den alınan tasvirlere, II. cildin ise birinci telif Cihannümâ’ya ve Dımaşkī’nin İhtisâr-ı Tahrîr-i Atlas Mayor’una zeyil olduğu kanaatindedir . Gerçekten Cihannümâ’nın üç telif merhalesinin bulunduğu, ayrıca Atlas Mayor’u tercüme eden Ebû Bekir b. Behrâm’ın, birinci telif nüshasının derkenarlarına ve ana safhaya müdahaleler yapması yanında ikinci telife zeyil olarak bir eser yazdığı bilindiğinden, İbrâhim Müteferrika’nın tasarruf ve ilâvelerle neşrettiği matbu Cihannümâ’ya dayanan Yaman’ın iddiası ihtiyatla karşılanmalıdır. Cihannümâ’nın ana kaynaklarından olan Âşık Mehmed’in Menâzırü’l-avâlim’i de Atlas’ın kaynaklarından olmalıdır. İbrâhim Hamdi, bu eseri ya doğrudan ya Cihannümâ veya buna Ebû Bekir b. Behrâm’ın yaptığı ilâveler dolayısıyla kullanmış olmalıdır. Nitekim Selânik ve Köstendil şehirleri anlatılırken Menâzırü’l-avâlim ile olan paralellik bu kanaati kuvvetlendirmektedir . Bu tesbitler ışığında Atlas’ın Cihannümâ’nın ilâveli bir nüshası değil, önemli ölçüde yazarın kendi müşahede ve duyduklarına dayanan orijinal bilgilerle ikmal edilmiş ve yer yer Menâzırü’l-avâlim’le desteklenmiş bir eser olduğu söylenebilir. Nitekim İbrâhim Hamdi’nin, Osmanlı coğrafyacılığının anılan temel eserleri dışındaki kaynakları arasında Nüzhetü’l-müştâḳ, Muʿcemü’l-büldân, Kitâb-ı Bahriyye, Hıtâynâme, Künhü’l-ahbâr, Enîsü’l-müsâmirîn, Coğrafya-yı Kebîr; Müneccimbaşı, Strabo, Plinius, Platon gibi Doğu ve Batı dünyalarının tanınmış eser ve yazarlarının adlarını da vermesi yukarıdaki hükmü desteklemektedir. Ancak İslâm tarih ve coğrafya yazıcılığı geleneğinin icabı kaynakların dizi halinde bir eserden diğerine intikal ettiği hatırlanmalı ve yukarıdaki kitapların hepsinin İbrâhim Hamdi tarafından görülmemiş olabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. İbrâhim Hamdi’nin eserinin daha sonraki coğrafyacılar tarafından kaynak olarak kullanıldığı söylenebilir. Nitekim Atlas-ı Cihân adlı coğrafya kitabının , Terceme-i Târîh-i Mühendis Karyo adıyla İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde kayıtlı II. cildi  Atlas’ın II. cildiyle paralellik göstermektedir.


İbrâhim Hamdi ve Atlas’ından ilk bahseden kişi Bursalı Mehmed Tâhir’dir . Karaçon İmre, Ahmed Tevhid nüshasını kullanarak Yalova kâğıt fabrikasıyla ilgili bilgileri “İbrâhim Müteferrika” adlı makalesinin sonuna eklemiştir . Talat Mümtaz Yaman da önce yine Ahmed Tevhid nüshasındaki Konya ve yöresiyle ilgili mâlûmatı , sonra da yazarın memleketi ve civarı hakkında verdiği bilgileri  yayımlamıştır. İbrâhim Hamdi ve eseri hakkında en geniş incelemeyi Cengiz Orhonlu yapmış, muhtevasını yansıtabilmek ve istifadeyi kolaylaştırmak için varak numaralarını da vererek eserin fihristini neşretmiştir . Lipkalar’la ilgili makalesinde ise Atlas’ın bu kavme dair kısmının metnini yayımlamıştır. Kemal Samancıoğlu Bartın’la, Necdet Sakaoğlu Amasra ile ilgili çalışmalarında Yaman’ın neşirlerine dayanarak Atlas’tan iktibaslarda bulunmuşlardır.


Müellif, kaynaklarını kullanırken dikkatli davranmış, mâkul olmayan fikirleri tenkit etmekten çekinmemiş, zamana uymayan düşünceleri ayırmaya özen göstermiştir. İbrâhim Hamdi’nin birikimi, coğrafya ilminin XVII. yüzyıla kadar ulaştığı merhaleyi de bilmesine imkân tanıyordu. Dünyanın yuvarlaklığını örneklerle açıklayan müellif zaman-mekân açısından iklimleri, enlem-boylamları, klasik coğrafya bilgilerini ve coğrafî keşiflerin sonuçlarını göz önünde tutarak rakam değerleriyle açıklamış; med-cezir hadisesini, hava ve rüzgâr hareketlerini incelemiş; ancak Batı menşeli eserler yanında Ebû Bekir b. Behrâm’ın eserini de bilmesine rağmen kâinatın merkezinin arz değil güneş olduğu şeklindeki yeni fikre eserinde yer vermemiştir. Ayrıca müellifin, XVIII. yüzyıldaki coğrafya ilminin ulaştığı seviyeden pek haberdar olmadığı da anlaşılmaktadır.







BELLETEN 


Atlas: Farklı Bir Coğrafya Kitabı:


İbrahim Hamdi eserini, T.M.Yaman'ın aksi istikametteki görüşüne rağmen 2 cild olarak planlamıştır. Ancak günümüze ulaşan, eserin II. cildidir.1329 yılında eserin Tarih-i Osmanî Encümeni üyelerinden Ahmed Tevhid'in kütüphanesinde bulunduğu bilinmektedir. Ahmed Tevhid de Talat Mümtaz Yaman ile birlikte yürüttükleri bir çalışma için 1934 yılında Kastamonu'ya bir ziyarette bulunmuş ve Safranbolu, Bartın ve civarı için önemli bilgiler ihtiva eden bu eseri yanında götürmüş ve dönüşünde Yaman'a hediye ederek, İstanbul'da bir terekeden satın aldığını bir vesileyle söylemiştir. Yaman, elindeki nüshayı başı ve sonu noksan, 346 varaktan ibaret, güzel bir nesih ile ve 23 satır esasıyla yazılmış olarak tavsif etmektedir.Yaman’ın tanıttığı bu nüshanın muhtevasına bakıldığında eserin birinci cildi olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu nüsha, 1942 yılında Kastamonu'da çıkan yangında Yaman'ın bütün kütüphanesiyle birlikte yanmıştır. II. cildin ilk satırının cümle sonuyla başlaması ("olup lisânların tekellüm iderler"), bu cildin baş tarafının da noksan olabileceği ihtimalini akla getirmektedir. Daha ileride 60b, "Nîl'ün iki gölü" diye bitmekte ve müteakip sahifenin "vardır" ile başlayacağı bir önceki sahifenin alt köşesindeki özel işaretle (garib, ayak) belirtilmekte ise de, 6la'nın ortalarındaki başlık "Râbi‘; Bahr-i Siyah ki ..." olduğuna göre en azından ilk üç denizin yazıldığı bölümlerin noksan olduğu söylenebilir. Bu cild sonu itibariyle tamdır. Es'ad Ef. nüshası, talik hatlıyla ve 23 satır esasıyla 509 vr. olarak yazılmıştır. 442a'dan itibaren sahife içindeki metnin genişliği ve daha sonra da satır sayısı değişmekte, 446b'den itibaren de 29 satır esas alınmaktadır. Bu kısımlarda Avrupa memleketleri anlatılmaktadır.


Eserin telif tarihi için üzerinde durulan çeşitli tarihler vardır: T. Yaman, kullandığı nüshada zikr edilen bazı tarihlere de atıflarda bulunarak eserin H.1142-1162 yılları arasında (1729-1749) yazıldığını ve 1163 (1750) tarihinde de müsveddesinin bitmek üzere olduğunu belirtmektedir. Gerçekten de yazar, eser içerisinde çeşitli yerlerde telif tarihini söylemektedir. Ancak bu tarihler 1 Rebiülevvel 1163/10 Ocak 1750" 24 Rebiülevvel 1163/2 Şubat 1750 ve 25 Zilkadel 163/26 Ekim 1750 şeklinde değişiklik arz etmektedir. T. Yaman'ın I. cild üzerindeki tespitleri ve II. cild üzerinde yapılan çalışmalarla, aslında ilgili bölümlerin kaleme alındığı zamanı belirten bu değişik tarihler, Atlas'ın temize çekilmeyip müsvedde halde kaldığını göstermektedir. Zaten II. cildin müellif tarafından gözden geçirilerek tashih edildiği anlaşılmaktadır. Bu nüshada kenara düşülen "mükerrerdür" kaydıyla iptal edilen kısımlar yanında, metin kenarındaki birçoğu yazara ait çeşitli ilave ve tashihler de bu fikri teyid etmektedir.


Söz konusu ilaveler, "minhu", "sahh" ile biten ve "tasdik" ile başlayan ilaveler olarak 3 grupta incelenebilir. Bunlardan "minhu" ile bitenler de imlâ ve tezyinat bakımından yine 3 gruba ayrılmaktadır. Bu ilavelerden talik haltıyla yazılı olan "minhu" ve "sahh" ile bitenlerin yazarın elinden çıkmış olması kuvvetle muhtemeldir. "Minhu" ve "sahh" ile biten ilavelerin aynı el tarafından yazıldığı Nüzhetü'l-müştâk'dan alınan bir kaydın ilavesi sırasında düşülen işaretlerden de anlaşılmaktadır. Genellikle kısa ve cümle düşüklüklerini gideren, bazen de metni tamamlayan ve metinle irtibatı belirtilen ilaveler olarak, "sahh" ile bitenlerin yazara aidiyeti ise kesindir. Zira Hotin Kalesinin tamirinin anlatıldığı kısımda metinde gireceği yer gösterilerek "Ta‘lîk yazusın taşa resin idüp târihin bu fakir on iki beyt kadar ve inşâd ve taşa hakk ü tezhibi dahi bizümdür” denilmiş, sonuna da "sahh" konulmuştur. Yazarın, Hotin muhafızı Abdi Paşa adına Hotin Defterdar Kâtibi olduğu ve Lipka yazışmalarını takip ve tercüme ettiğini belirttiği notun sonu da "sahh"lıdır. Bunlar tarzında olup da metni tamamlamak üzere çeşitli eserlerden alınan ilavelerin sonuna bazen de faydalanılan eserin adı yazılmıştır. Nitekim Osek Köprüsü ile ilgili bir ilavenin sonunda "min-Coğrafya-yı Kebîr " kaydı vardır. Yazara ait ilavelerden biri ve görülebildiği kadarıyla eserdeki yazara ait son tarihi taşıyan not olarak 15 Cemaziyelevvel 1176 (2 Aralık 1762) tarihli kayıt, zelzele sonucunda yıkılan Edirne Muradiye Camii'nin "müceddeden ta'mîr ve yapdırılması bâbında fermân-ı âlî ve Sadrıa٠zam mektubu sâdır" olması hakkındadır.


"Tasdik" ile başlayan ve okunaklı bir nesih hattıyla yazılı olan ilaveler öncekilere göre daha geç tarihli ve bazılarının sonu mühürlüdür. Rus im- paratoriçesi II. Katerina ile Avusturya imparatoru arasında (1787) tarihinde gerçekleştirilen meşhur politik toplantı ile ilgili kayıt da bu cümledendir. (1787) tarihli ve Hacerü'l-kayy adlı bir taşla Rodos'ta yaşayan Cinci Hoca namındaki "özge kimesne"nin tecennün eden zevata mualece oluşu ile ilgili ve  (1682-1683) yılında İstanbul'a geldiğinde Yeniçeri Ağası'nın oğlunu bu suretle iyileştirdiği konusundaki notun sonundaki "bu fakirin ta'rifiyle de Sarây-1 Sultani'de bazı mukarrebin ile görüşüp taşın seyr edildiği ayne'1-yakîn meşhûd olmışdıır" şeklindeki ifadeden ve İstanbul halisinde meşhur kılıçla ilgili olarak "Seyfi şeddad" adıyla Defter-i Hazine'de kayıtlı olduğu ve kendisi tarafından defalarca "seyr-i pâdişâhı" için hazırlandığının anlatıldığı kayıttan, bu gruba giren ilaveleri yapan şahsın Enderun halkından ve I. Abdülhamid'e (1774-1789) yakın biri olduğu, muhtemelen eseri temellük ettiği anlaşılmaktadır. Bazı ilavelerin sonunda herhangi bir İşaret yok ise de takdim edilen sistemin takibiyle bu gibi kayıtların bağlı olduğu grup tespit edilebilmektedir. Sonuç olarak eserin (1750) yılında müsveddesinin tamamlandığı, ancak daha sonra bizzat yazar tarafından müsvedde metnin tashih ve ikmal edildiği söylenebilir.


Eserin ilk cildi ve dibacesi noksan olduğu İçin ismi de meçhul kalmıştır. İbrahim Müteferrika makalesine yazılan zeylde eserden "coğrafyaya dair bir kitab" olarak bahs edilmekte, T. Yaman da kullandığı nüshanın iç kapağı üzerinde bilahare yazıldığı, yazının şeklinden anlaşılan ve nesih hatla "Atlas-I İbrahim Hamdi Efendi 1163" şeklinde bir kayıt bulunduğunu belirtmektedir. Eseri tam olarak gören yegane insan olduğu anlaşılan Melımed Tahir ise eserin ismini "Atlas" olarak vermektedir. Osmanlı coğrafyacılarının Coğrafya karşılığı olarak eserlerine "Atlas" adını verdikleri bilindiğine göre M. Tahir'in, eserin ismini doğru olarak yazdığı söylenebilir.


Atlas'ın muhtevasına gelince; baş tarafında diğer Osmanlı coğrafyacıları gibi önce arzın tarifi, hareketleri, hey’et konularına yer verilmiş, ilk cildinde Anadolu şehirleri, ikinci cildde de, Afrika, Avrupa ve Amerika şehirleri anlatılmıştır. Şehirlerin okunuşu, tûl ve arz daireleriyle bazılarının ait bulundukları iklim belirtildikten sonra coğrafî tavsifine geçilmiş, birtakım folklorik malzeme de ilave edilmiştir. Eserde, şehirler dışında madenler, dağlar, nehirler, göller ve denizler gibi diğer coğrafi unsurlara da yer verilmiştir. Ancak, eserde üst ve alt başlıklardaki tenasübü gösterecek şekilde muayyen bir terminolojinin kullanılmadığı, tertibe dikkat edilmediği görülmektedir.


İbrahim Hamdi, önemli bir kısmını görevi gereği gerçekleştirdiği seyahatleri sırasında müşahedelerine dayanan orijinal bilgilere de eserinde yer vermiştir. Nitekim Atlas'ta, memleketi ve havalesiyle, Tımışvar ve Hotin civarı başta olmak üzere birçok Rumeli şehirleri, Lehistan'da yaşayan müslüman Tatar oymağı olan Lipkalar, bu arada İstanbul hakkında çok kıymetli bilgiler bulunmaktadır. Yazar eserinde kendisinden "bu fakir", "câmi'u'l-hurûf", "câmi'u'l-hurûf-ı fakir“, "râkımü'l-hurûf "nâmık-ı hakir" şeklinde bahs etmektedir.


Yazar gidemediği yerler için de başkalarından duyduğu çağdaş ve yeni bilgileri eserine almıştır. "Sikatdan menkuldür ki" gibi genel ifadeler dışında, zaman zaman sözlü kaynaklarını ismen de belirtmiştir. Nitekim Yanova'dan Tımışvar’a gelişlerini yaşı küçük olduğu için iyi hatırlayamayan İbrahim Efendi, buralarla ilgili bilgileri hocası Eyyub Efendiden almıştır. Petersburg ve civan için kaynağı, esaretleri sebebiyle oralarda 6 ay bulunup kendilerine konak ve tayinat tahsis olunmuş olan Özi ve Hotin muhafızları kahya ve Kolçak Paşalardır. Atlas denizi sahillerinden bahs ederken bir deniz hayvanının tarifi için oralarda bulunduğu anlaşılan tabib Corci’nin şehadetinden faydalanmıştır. Peçuy ve Budin hakkındaki malumatı hocası Piri Ahmed Efendiden almıştır. Erdel halkının büyük bir has ekmek pişirip, sekiz çift öküzün koşulduğu bir arabaya yükleyerek II. Süleyman’a (1691- 1695) hediye ettiklerini, o sırada orduda sipahi olarak bulunan ve bu ekmeğe dokunduğunu söyleyen yüz yaşındaki Hotin Yerli Ağası İbrahim Ağa'dan duymuştur. I. Mahmud'un (1730-1754) 1146 (1733-1734)yılında Ayasofya Camii'nde yaptığı tamiratı bizzat tedkik etmesi yanında söz konusu tamir faaliyetleri ve camiin binasına dair mimarî özellikleri Kayyımbaşı Arnavud Hoca'ya dayanarak eserinde açıklamıştır.


Bu orijinal bilgiler yanında eserin önemli bir kısmı kitabi kaynaklara dayanmaktadır:


Eserde en fazla kullanılan kaynağın Kâüb Çelebi'nin Cihannûmâ'sı olduğu görülmektedir. Atlas ile Cihannümâ arasındaki ilişki değişik çalışmalara konu olmuştur. T. Yaman, İbrahim Hamdi ve eserini incelediği çalışmasına başlık olarak "Cihannüma'nın İlaveli Nüshası" ifadesini seçmesi yanında, metin içinde de bu konuyla ilgili olarak "eser, tamamiyle Cihannüma'nın aynidir" hükmünü vermiş, fikrini teyid için de her iki eserden metinler alarak mukayeselerde bulunmuştur. Bununla birlikte Atlas'ta yazarın memleketi ve havalisi hakkında Cihannümâ'dan farklı bilgiler verdiğini belirtmiş ve önemine binaen bunları yayınlamıştır. F. Sarıcaoğlu da, Yaman'ın verdiği bilgilere nazaran I. cildin Müteferrika neşri Cihânnümâ'daki Ebubekir b.

Behram'dan alman tasvirlere, II. cildin ise birinci telif Cihânnümâ ve ayrıca Dımeşki'niıı İhtisâr-1 Tahriı-İ Atlas Mayofuna zeyl oldngu kanaatindedir.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta Yamanın, yaptığı mu- kayeselerde matbu Cihânnümâ'ya dayanmış olmasıdır. Cihannümâ'nın ta- mamlanmış bir versiyonunun olmadığı, birinci ve ikinci telif çalışmalarıyla her iki telif arasında birinci telifi tamamlamak ve ikinci telife hazırlık yapmak üzere yürütülmüş telif gayretinden ibaret 3 tahrir safhası bulunduğu; ayrıca Atlas Mayor'n tercüme eden Ebubekir b. Behram'ın da birinci telif nüshasının kenar notlarına ve ara safhaya müdahaleleri yanında ikinci telif ve ara safhaya zeyl olarak bir eser yazdığı; nihayet İ. Müteferrika'nın Cihânnümâ'yi "neşir" vasfı kazandıracak bir gayretle bastığı, hatta matbu nüshanın 422. sahifesinden itibaren Ebubekir'in eserinden nakillere başlayacağını belirttiği bilinmektedir.


Bu bilgilere ilaveten Katib Çelebi'nin her üç safhada, Ebubekir b. Behram'ın da gerek Cihânnümâ'ya müdahaleleri sırasında gerekse Cihânnümâ Zeyli ilde Âşık Mehmed'in Menâzırü '1-avâlim'ini kullandığı; İ. Müteferrika’nın da baskı sırasında Cihânnümâ üzerinde Katib Çelebi ve Ebubekir'in gerçekleştirdiği bütün çalışmaları gözden geçirerek bir "neşir" vücuda getirdiği; ayrıca söz konusu eserlerin tümü üzerindeki mukayeseli çalışmalarla İ. Müteferrika neşri Cihannümânın önemli ölçüde Menâznü'l- avâlime dayandığı tespit edilmiştir. Şu halde Atlas' ta da Menâzırü '1-avâlim- 'in doğrudan veya takdim edilen sistem dahilinde kullanılmış olması tabiidir. Nitekim Selanik bahsinde camilerin Menâzırü '1-avâlim'in tertibine uygun olarak yazıldığı, muhtevada da benzerlikler olduğu görülmektedir. Bu camilerden Sinan Paşa Camii'nin kiliseden camiye çevrilmesi hakkında Âşık Mehmed'in düştüğü 4 beyitlik manzumedeki tarih mısraı, eser ve müellif adı verilerek Atlas'a alınmıştır. Yine Köstendil şehri de İbrahim Hamdi'nin Menâzırü'l-avâlim'i kullandığını açıkça göstermektedir. Zira Âşık Mehmed takib ettiği sistem gereği Köstendil şehri, ılıca ve dağını ayrı yerlerde ele almışken, İbrahim Efendi şehir ve ılıcaya dair bilgileri iktibas suretiyle Köstendil maddesinde Menâzır'dan yazmıştır. Menâzır'da. dağ hakkında verilen bilgiler de Atlas'ta sonu "minhu" ile bitecek şekilde kenara ilave edilmiştir.


Sonuç olarak Cihannümâ'nın İbrahim Hamdi tarafından yoğun olarak kullanıldığı bir gerçek olmakla beraber, C. Orhonlu'nun da belirttiği gibi Atlas , "Cihannümâ’nın ilaveli bir nüshası değil" yazarın kendi müşahede ve duyduklarına dayanan orijinal bilgilerle ikmal edilen, doğrudan veya dolaylı olarak Menâzırü'l-avâlim ile desteklenen, Osmanlı coğrafya yazıcılığı içerisinde kendine has yeri olan bir eserdir.


Zaten İbrahim Hamdi Atlas'ta Osmanlı coğrafyacılığının bu temel eserleri dışında daha birtakım yerli ve yabancı, bu arada batı menşeli tarih ve coğrafya kitaplarının da adını vermektedir. Bazıları Nüzhetü'l-müştâk , MıTcemü'l-büldân , Kitâb-ı Bahriye , Hıtây-nâme , Künhü'l-ahbâr , Cenabî, Müneccimbaşı, Enîsü'l-müsâmirîn , Coğrafyâ-yı Kebîr , Strabo , Plinius, Platon olan eser ve yazarları hakkında açıklayıcı bilgiler ve Atlas ile ilişkileri konusunda C. Orhonlu'nun tespideri ilk safha için yeterlidir. Ancak İslam tarih ve coğrafya yazıcılığı geleneğinin bir sonucu olarak kaynakların teselsül halinde bir eserden diğerine intikal ettiği hatırlanmalı ve burada ismi geçen eserlerin hepsinin İbrahim Hamdi tarafından görülmemiş olabileceği ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır.


Yazar kaynakları kullanırken dikkatli davranmış, makul olmayan fikirleri tenkid ettiği gibi kullandığı kaynaklarda mevcut, ancak zamana uymayan düşünceleri de fark etmiştir. Melik Müeyyed'in(Ebülfıda) Rumeli'den bahs etmeyişini de buraların onun zamanında feth edilmemiş olmasından kaynaklandığını belirterek mazur görmüştür. Kendisinden önceki Osmanlı coğrafyasının bütün mahsullerini görüp incelediği anlaşılan İbrahim Hamdi Efendi'nin birikimi, coğrafya ilminin XVII. yüzyıla kadar ulaştığı merhaleyi de bilmesine imkân tanıyordu. Dünyanın yuvarlaklığını misalleriyle izah etmiş; zaman ve mekân açısından iklimleri, enlem ve boylamları klasik coğrafya bilgilerini ve coğrafî keşiflerin sonuçlarını göz önünde tutarak rakam değerleriyle açıklamış; med-cezir hadisesini, hava ve rüzgâr hareketlerini incelemiş; ancak batı menşeli eserler yanında Ebubekir Efendi’nin eserini de bilmesine rağmen belki de o zaman için klasik kabulün tesirinde kalarak, kainatın merkezinin arz değil güneş olduğu şeklindeki yeni fikre eserinde yer vermemiştir.


İbrahim Efendi'nin eserinin başka eserleri etkilediği ve benzerlerinin kaleme alındığı da söylenebilir. Nitekim Atlas-ı Cihân adlı coğrafya eserinin Bartınlı’nın II. cildiyle paralellik arz ettiği görülmektedir. Ayrıca Atlas'ın gerek I. cildinden, gerekse II. cildinden orijinallik arz eden önemli kısımların değişik yazarlarca yayınlandığı, başlangıç kısmında yazar ve eser üzerinde yapılan araştırmalar değerlendirilirken belirtilmiştir.


Bu çalışmayla Atlas'ın Es'ad Efendi nüshasının, eserin II. cildi olduğu teyid edilmiş; ancak buradan hareketle eserin müsvedde olarak kaleme alındığı, büyük ihtimalle tebyiz olunmadığı, müsvedde metnin daha sonra bizzat yazar tarafından gözden geçirilip cümle düşüklüklerini gidermek ve metni ikmal etmek üzere kenarlara ilavelerde bulunulduğu, yazar dışında bir şahsın da kenarlara metni tamamlayıcı eklemeler yaptığı, bunların, aralarındaki imla ve tezyinat yönünden muayyen bir tasnife tabi tutulabileceği gösterilmiştir.


Ayrıca, önemli ölçüde Cihannümâ kullanılarak, ancak bu arada başta Menâzırü'l-avâlim olmak üzere başka eserlerden de faydalanılarak, yazarın müşahede ve duyduklarına dayanan orijinal bilgilerle de zenginleştirilerek kaleme alınan Atlas'ın, günümüz çalışmalarında müstağni kalınamayacak bir eser olduğu; metninin verildiği ve yazarın zikr ettiği kaynaklarla eser arasındaki gerçek ilişkinin gösterildiği bir çalışmaya ihtiyaç olduğu görülmüştür. Başta Tımışvar ve Hotin civarı olmak üzere Balkanlarla ilgili bilgiler yanında, özellikle İstanbul ve havalisi hakkındaki bilgilere ilaveten, İstanbul bahsinde, başşehir olması sebebiyle devletin teşkilat ve teşrifatıyla bazı ekonomik konulara dair verilen malumatın hemen değerlendirilmesi gereken orijinal malzeme olduğu tespit edilmiştir.

Yorumlar